Zübeyir ; Canlar Kendi Yazdığım Bir Yazıyı Paylaşmak İstedim… Kitabımdaki Mektup !
Canlar buraya kendi yazdığım bir yazıyı koyma konusunda nasıl gaza geldim bilmiyorum ama buranın ahalisini seviyorum ve ufaktan bi fikir almak da fena olmaz sanırım aşağıdaki yazı 5-6 yıl içinde bitirmeyi umduğum kitapta mektup olarak bulunacak ufak bi kısım. Her türlü eleştiri kabulümdür, hatta olumsuz olurlarsa daha mutlu olurum. İnsan; kibire çok meğilli, malum. Güzelle mükemmelin ayrımını becerememek olağan bi sorun ki her zaman kendinden yana olan nefs, egomuza hava basıp şişirebilir lüzumundan fazla.
———————————————————————————————————————–
Kusuruma bakma aptallaştım ben yine. Ne söylediklerimin ne derece anlamlı olduğunu ne de ne söylediğimi tartacak durumda değilim. Her cümlemin her fikrimin içinde adının geçiyor olması yetiyor benim için anlamlanmaya. O kadar basit, o kadar kolaycı hayallerim. Namlunun ağzında dışarı çıkmayı bekleyen kurşun kadar apansız arzuluyorum adını cümlelerimin başköşesine oturtmayı. Bir dakika sonra elinde olacak balona bile hasret duyan çocuk kadar ulaşmak istiyorum bir anda sana. Ondan şaşkınlığım, ayarsızlığım. En son teknoloji çamaşır makinesiyle kafa kafayadır kafamın seni görünce dönüş hızı, ondan bulanıklaşıyor her şey, düşününce çilekli turta tadında yüzünü. Çilekten de güzel turtadan da her zerren. Gözlerin görülmek için konmuş ay misali alnının altına. Burnun koklamaya da yarar elbet ama estetisyenlerin yapmaya ömrünü harcayıp başaramayacağı alamet-i harika. Dudakların sükut içindeyken altınsa her bir kelimende bir başka pırlanta.
Olur ya ayağın takılır düşersin bir gün cennetten, kim bilir kusursuzluğa inat yapacağın hatan bu olur. Bilirim inatlaşırsın özellikle zaptırapt altına alınma konusunda. Sonra yolun da yoluma düşer bir bakarım gökte ararken aval aval; yerdesin, çoktan yağmışsın beden-i toprağıma. O gün ne güzel bayram olur, ne kutlu. Kedi badalları yaparım istersen, hatırlarım nasıl yapıldığını. Seninle işe yarar, gereksiz diye burun kıvırıp, zamanında önemsemediklerim. Mesela, taklarla süslerim şehrin tüm caddelerini eski şiirlerdeki vaatler gibi. Tak ne demek bildiğimden değil ama öğrenirim, irili ufaklı seni mutlu edecekse her şeyi. Mesela çiçekler almak isterim sarsınlar diye çubuk kraker parmaklarını. Yanında hangi çiçek utancından daha çok solacak görür sevinirim ilk bayramlığımı giydiğim günden öte. Yazarken kolay ama o gün sana bir şeyi izah etmeme izin ver n?olur. Ben konuşamam karşında, sesim yeni yetme gencin çaldığı akortsuz gitar olur seninkinin yanında. Hani bir de şu ucuzlardan, başlangıç gitarı diye satılan, az biraz yontulmuş odunlardan. Cümleler kuramam sana; bağlaçlar, yüklemler adını söylemediğim kelimeler olmanın utancından çıkmazlar bir daha dışarı, kapanır ağlarlar odalarında. Anlatamam ki kelimelerle nefesini bir kez hissetsem ömür boyu oksijen tüpüne bağlı yaşamaya gönüllü olduğumu. Elimi tutsan kolumu da oracıkta bırakmaktan sadece sana sarılamayacak olmanın korkusuyla vazgeçeceğimi.
Parmakların, dünyayı oynatmak için mi yaratıldı, insanlar görüp etkisi altında kalmasın diye mi kapattın eldivenlerle. Ben görüyorum ama eldivenlerin içini. Süpermen filan olduğumdan değil haşa, hayal filan da değil basbayağı gözümün önünde kıvrımları. Ellerini tutan eldiven ne şanslı? Sana dokunması için para ödedin değil mi bir de onlara? Belli; ondan bu havası, yüz metre öteden ben buradayım diye bağıran tarzı? Ve mesela, montunu alan diğer müşteriler hiç görmemişlerdir umarım senin üzerinde. O aşk kırmızısı mont, başkaları giydiğinde kederinden sararır, asar suratını, yüzüne bakılmaz. Benim de genelde pek yüzüme bakılmaz, açıp içime baksana. Damarlarıma dokun, kanımı adını haykırmadan taşıyanları kes birer birer ya da lanetle çürüsünler. Senliliği esirgeme hücrelerimden, uzun soluklu umutlar sal her birinin hayal dünyasına. En azından hayallerini hedef yapmaları için umut ver. Bir yol göster tünele giden, sonundaki ışığı görmeseler de girerler izin verirsen.
Belki inanmayacaksın ama tüm insanlığa duyduğum sevgi sana beslediğimin zerresi olsa savaşları bitirir, açlığı dindiririm. Hapishaneler boşalır, birbirimize zarar vermekten utanırız. Seni görmüş gözlerimin, diğer kadınlar artık dünya ahret bacısı, istersen teyzesi ya da amcası. Tüm melekler, huriler, tanrıçalar, her ne olabilirse kadınlığın sembolü; emrime amade olsa, ne dönüp bakarım ne yan gözle. Kazanırsam güleceğini bileyim, kazanana kadar tekrar tekrar, Bolt? la 100 metre koşayım. Ayaklarım su toplayana kadar, gerekirse sabahlara, gecelere, sonraki sabahlara kadar aralıksız koşayım. Sana şaka gelecek ama, elimi bir tutsan ayırmaya itfaiye gerekir. Adımı hatırlamasan, yanlış söylesen, o gün ismim değişir. Ahmet dersen Ahmet, Ayşe dersen Ayşe. Senin kurduğun herhangi bir cümleden öncesi tarih, kuşkularla dolu, doğrusu yanlışı belirsiz. Ne diyorsan gerçeği o; gerisi hikaye, gerisi roman.
O yüzden; hayalden de fazlası olan kadın, n’ olur git deme bana. Git dersen, gelemem? Beni sevme deme? Sarma başıma kördüğümleri, ne yapacağımı şaşırırım; seversem seni kırmaktan korkar, sevmezsem yaşamaktan utanırım.
Print article | This entry was posted by Yazar on 12/09/2010 at 8:37 PM, and is filed under economi. Follow any responses to this post through RSS 2.0. Yorum ve Ping'e kapalıdır. |
Yorumlar kapalıdır.
yaklaşık 10 yıl önce
Zübeyir dost, 5-6 yıl sonra çıkacak olan kitabının mektup kısmını sitede yayınlamamıza izin verdiğin için mutluyum. Senin yazı ve yorumlarını her zaman beğenerek okuyorum. Kitabınla ilgili olumlu veya olumsuz yorumlarımı tamamını okuduğumda yazmayı tercih ederim:) Yukarıdaki yazını beğendim aşk hikayeleri her zaman insanı cezbeder. Kitabını 5-6 yıl değil 1-2 yıl içinde yayınlamanı bekliyorum. Tekrar kitabının ilk yazısını paylaştığın için teşekkür ederim.
yaklaşık 10 yıl önce
Zübeyir kardeşim emeğine sağlık. Bizim aramızda kitap kurdu olanlarımız var. Ancak,kitap yazabilecek kimse yoktu. Gururlandık. Bizim arkadaşımız dostumuz kitap yazıyor. Vay canına dedirtin. Sitedeki yazında aşk hikayesi ağırlıklı olacağını düşündüm. İnşallah kitabın başarılı olur kardeşim.
yaklaşık 10 yıl önce
Eleştiri olarak algılanmasın ama mektup kısmı fazla duygusal geldi. Yani konusu aşk olan birçok kitapta karşılıksız aşk veya terkedilişin ardındanki özlem işlenir. Bu yazını beğenmedim anlamına gelmiyor. Sadece kitabını yazarken aşkın yanına , başka duygularıda eklemelisin. Kitabın yayınladındığı zaman haberim olursa alırım.
yaklaşık 10 yıl önce
Tekrar tekrar okudum. Her okuduğumda böyle bir aşık varmıdır? sorusunu sordum. Yazı bu kadar etkiledi ise kitabı okurken ne yaparım bilmiyorum. Çok beğendim.
“Belki inanmayacaksın ama tüm insanlığa duyduğum sevgi sana beslediğimin zerresi olsa savaşları bitirir, açlığı dindiririm. Hapishaneler boşalır, birbirimize zarar vermekten utanırız. Seni görmüş gözlerimin, diğer kadınlar artık dünya ahret bacısı, istersen teyzesi ya da amcası. Tüm melekler, huriler, tanrıçalar, her ne olabilirse kadınlığın sembolü; emrime amade olsa, ne dönüp bakarım ne yan gözle. Kazanırsam güleceğini bileyim, kazanana kadar tekrar tekrar, Bolt? la 100 metre koşayım. Ayaklarım su toplayana kadar, gerekirse sabahlara, gecelere, sonraki sabahlara kadar aralıksız koşayım. Sana şaka gelecek ama, elimi bir tutsan ayırmaya itfaiye gerekir. Adımı hatırlamasan, yanlış söylesen, o gün ismim değişir. Ahmet dersen Ahmet, Ayşe dersen Ayşe. Senin kurduğun herhangi bir cümleden öncesi tarih, kuşkularla dolu, doğrusu yanlışı belirsiz. Ne diyorsan gerçeği o; gerisi hikaye, gerisi roman.”
yaklaşık 10 yıl önce
Zübeyir beni eleştirin demişsin. Eleştiremem çünkü yazı, kitap yazmak ayrı bir yetenektir. Senin yazma konusundaki yeteneğin aşikar. Kardeşim seni şimdiden kutlarım.
yaklaşık 10 yıl önce
Cancağızım , helal olsun sana, eline koluna , bilgine , emeğine sağlık. Duygusal bir tip değilimdir. Arkadaşım her zamanki gibi kalemini (klavyesini) konuşturmuşsun.Yazını ilk bizlerle paylaştığın için mutluluğumuz tavan yaptı. Bizimle daima yazılarını paylaşmalısın.Site yazı görsün:D
yaklaşık 10 yıl önce
Konu sıradan. Anlatım güzel.
yaklaşık 10 yıl önce
Üzeyir abicim, ilk kitabının konusu aşk olsun. İkincisi korku olursa yeminle okurum. Bizim güruh korku-gerilim tarzı seviyoruz. Tibet, gel yaz desen yazamam, o kabiliyet yok. Helal olsun.
yaklaşık 10 yıl önce
Çok teşekkür ediyorum yorumlarınız için. Öncelikle aşka dair bu kadar kitap varken ve bunların bi çoğu keşke yazılmasaymış seviyesindeyken aşka kitap yazmak pek makul bir hareket değil. Dolayısı ile benim yazdığım da aşkla ilgili değil. İşin aslı kitaptan bağımsız sayılabilecek bi kısım bu paylaştığım. Ayrıca neslin gönül ister 1-2 yıla bitsin ama hem 3-4 yıl -umarım- çok yoğun olacağım hem de içime sine sine,yavaş yavaş olmasını istiyorum:)
yaklaşık 10 yıl önce
Bende kitaptaki mektup yazısındaki sevgiliden istiyorum. (o..o)
yaklaşık 10 yıl önce
Zübeyir, kitabını sabırsızlıkla bekliyorum. Kitap yazmayı çok isterdim. Aramızdan birinin kitap yazıyor olmasına ayrıca mutlu oldum.
yaklaşık 10 yıl önce
Gözlerimi inanamıyorum. Zübeyir yorumların ve eklediğin yazılarınla farkını farkettiriyordun. Kitabını bekliyorum.
yaklaşık 10 yıl önce
Zübeyir, kitap yazımında başarılar dilerim. Arkadaşlar zübeyirin yorumunu dikkatli okumanızı tavsiye ediyorum. Kitabın konusu sadece aşk olmayacağını belirtilmiş.
yaklaşık 10 yıl önce
Yazıyı ve konusunu özellikle anlatımını beğendim.